Kızılcabölük, tarihi kayıtlara göre Anadolu ve Aydın eyaleti sınırları içinde yer almaktadır. Sancak ‘olarak Menteşe Sancağı’na bağlıdır. Bağlı olduğu kaza Tavas kazası olup, kayıtlarda Kal’a-i Tavas veya Kale Tavas olarak geçer. Yani kaza merkezi şimdiki Kale ilçesidir. Kale ilçesi o zamanki adıyla Tavas’dı. Şimdiki Tavas ise, Yarangüme Kasabasıdır.
1) Tavas Adı Nereden Geliyor?
Tavas adının kökeni hakkında şunlar söylenmektedir:
Romalılar Tabea veya Tabei derlerdi. Bu, kayalık yer, yüksek yer, dağ başı anlamındadır. Nitekim asıl Tavas olan eski Kale de böyle yüksek bir yerdedir.
2) Kızılcabölük Adı Nereden Geliyor?
Kızılcabölük’ün nereden geldiği, ne olduğu, rivayetler ve tarihi kayıtlar ihtiva eden belgeler olmak üzere 2 açıdan incelenmelidir. Rivayetler genelde belgesiz olup, halk arasında söylenegelen sözlerdir ama bunlardan bazıları tarihi kayıtlara uygunluk gösterebilmektedir. Şimdi bunları sırasıyla nakledelim:
a- Rivayetlere Göre
Kızılcabölük, yukarıda da belirttiğimiz gibi yerleşim yeri anlamına gelen ”bölük” kelimesiyle beraber yerleşim alanı olarak da kızılımsı bir toprağa malik bulunduğundan ”kızıl yer”, ”kızılca yer” anlamında ”Kızılcabölük” denmiştir.
b- Belgelere Göre
Kızılcabölük’ün en eski adının ”Kızılcaoluk” olduğu kaydına rastlıyoruz. Mesela Tapu Tahir Defterlerinde (No: 47, 166…) Bugünkü Kızılcabölük’ün etrafında yer alan Tilkili, Gökçeler’in vs.nin yanısıra Kızılcaoluk’tan bahsedilmesi ve bu köyler içinde toprağı kızılımsı olan yer bugünkü, Kızılcabölük’tür. Bu yerler Kızılcabölük’e çok yakındırlar. Ayrıca oluk, pınarların ve suyun çok olduğu yerlerde olup bu isimde Kızılcabölük’te yer de çoktur. Mesela, Yeroluk, Çakıroluk, Kocaoluk, Büyükoluk, Küçükoluk vs. gibi. Dolayısıyla Kızılcabölük’ün en eski adının, yani II. Bayezit dönemindeki kayıtlarda gözüken ”kızılcaoluk” olması akla en yakın olanıydı .
3) Kızılcabölük Tarihinde Bazı Önemli Olaylar
Kızılcabölük’de geçmişte meydana gelen bazı önemli olayları yine Kızılcabölüklülerin ağzından dinleyerek kaleme aldık. Bunlardan bazıları atalarından duydukları ve naklettikleri rivayetler olduğu gibi bazıları da bizzat onların doğrudan şahit oldukları olaylardır.
a- Çarşı Meydanının Mezarlık Oluşu
Kızılcabölük’ün tarihi mezarlığı yine bugünkü bilinen mezarlıktır.19 asrın ortalarında bugünkü Park Kahvesi ile Cumhuriyet ilkokulu’nun bulunduğu mekan bayram yeri olarak kullanılırmış. Çayır zeminin üstünde ve ulu ağaçların gölgesinde Kızılcabölüklüler bayramlarını yapar, güreş müsabakaları tertip ederlermiş. Bir bayram günü iki büyük çalı ağacına (bu iki büyük ağaç 1957 lerde çevre düzenlemesi esnasında belediyece kaldırılmıştır.) salıncak kurmuşlar sallanıyorlarken salıncağın oturağının yere sürttüğü yerden bir mermer kapak gözükmüş ve yapılan araştırmada iki mezar bulunmuş. Bunun üzerine köylüler burada mezarlar var buranın etrafını çevirelim, burası da mezarlık olsun diye bugünkü İlkokul ile Park Kahvesinin bulunduğu mekanı koruma altına almışlar ve cenaze gömmeye başlamışlar. Özellikle kış mevsiminin sert geçtiği yıllarda salgın hastalıklarda defin işinin yoğun olduğu bir mezarlık haline gelmiştir.
b- Perşembe Pazarı’nın Gelişi ve Lonca
1850’li yıllarda Aydın Valisi olan Paşa, Aydın’da çıkan bir isyan üzerine tebdil-i kıyafet ederek firar eder ve Kızılcabölük’e kadar gelir. Eşraftan Köse Ağa oğlunun, bazı rivayetlerde Köse Mehmet Ağa’nın yaptırdığı odada misafir olur. Kendisini, birini beklemek üzere gelen biri olarak tanıtır. Köyün ileri gelenleriyle sohbet eder. Köylüler bakar ki güzel konuşan, bilgili biridir. Ondan, eğer başka işi yoksa köylerinde kalıp kendilerini bilgisiyle aydınlatmasını isterler. Böylece bir müddet köyün odasında misafir olarak kalır. Köylüler ona iyi bakar .
c- Kaza Merkezi Olma Fırsatının Kaçışı
Tavas kazasının merkezi Kale idi. Eski adıyla Kale Tavas’tı. Uzun yıllar buradan yönetilmiştir .Kaza merkezi 1861’ de Hırka köyüne taşınmıştır. 1883’de kaza, Denizli mutasarrıflığına bağlanmış ve 1311 (=1895)’de de kaza merkezi Yarangüme nahiyesi olmuştur. Kale de çok sonra müstakil bir kaza merkezi haline getiriliyor. (1959). Aynı yıllarda Yarangüme adı Tavas adıyla değiştiriliyor.
d- Kar Afeti
Rumi 1326 Miladi 1910 yılında Kızılcabölük ve çevresi görülmemiş bir kar yağışıyla karşı karşıya kalır. Yaklaşık bir buçuk metreye kadar vardığı rivayet edilen bu karın yağdığı seneye ”Koca kar senesi” denmiş ve adeta mahalli bir takvim başlangıcı gibi olmuştur: ”Koca kar senesinden iki yıl önce”, ”koca kardan beş sene sonra” veya ”koca karda” gibi… Mesela rahmetli ninem Yusuf amcamın ”koca kar senesinde doğduğunu” söylerdi.
e- Kolera Salgını
Birinci Dünya Savaşı arifesinde Temmuz 1914 de Kızılcabölük büyük bir salgın hastalığın tehdidi altında kalır. Kolera mikrobu her evden en az bir iki can alır. Rahmetli ninem salgının altı aydan fazla sürdüğünü, sağlamların hastalarla teması olmasın diye kışın bağa göçüldüğünü, ölenlerin elbiseleri ve kullandıkları eşyalarının yakıldığını söylerdi. Koleradan ölenler genelde çarşıdaki mezarlığa defnedilmişlerdir .Tıp bugünkü kadar ileri olmadığından mevcut ilaçlar ve bitkilerle tedavi uzun süre almış hatta tedavi için kar yemişlerdir .Kolera bir bağırsak enfeksiyonu olduğu için mideyi ve bağırsağı serin tutarak mikroba karşı bir önlem oluşturduklarını rahmetli müftü Köseoğlu’ndan nakleden oğlu Esat Bey, yazın ”kar hayrı”nın o günden beri gelenekleştiğini anlatmaktadır. Nitekim düne kadar kar pekmezle karıştırılıp ”kar şerbeti” yapılıp yenirdi. Bu salgından sonra Kızılcabölük’ün nüfusu yarıya inmiştir.
f- Çekirge İstilası
Haziran 1331 {=1915 de) Tavas ovası ve dolayısıyla Kızılcabölük görülmemiş bir çekirge sürüsüsün istilasına uğrar Yeşillikten ve mahsulden eser bırakmayan ve sayılan milyonlarla ifade edilebilecek bu çekirge sürüsünün akabinde mahsulsüz kalan köylüler bir kıtlık devresi geçirmişlerdir. Meşe palamudundan ve taşça armut {ahlat)tan kurutulup öğütülmüş unlardan yapılan ekmekler yenmiştir
g- İngiliz Bombaları
Kızılcabölük düşman işgali görmeyen beldelerimizden biridir .Buna rağmen yanlışlıkla da olsa bir düşman uçağının hışmına uğramıştır.
Devamını Arşiv Belgelerinde Kızılcaboluk adlı kitapta bulabilirsiniz
Not: Bu yazı Prof. Dr.İsmail YAKIT Hocamızın yazmış olduğu Arşiv Belgelerinde Kızılcabölük adlı kitabından alınmıştır.