Türk aile yapısı dikkate alındığında bir hanede büyükbaba, büyükanne, oğullar, gelinler ve torunlar çoğu kez aynı çatı altında ve birer göz odalarda kalırlardı. Her bir oda; musandıra adı verilen banyosu, mutfak için kullanılan ocağı( şömine )yla beraber aynı zamanda oturma ve yatak odasıydı. Böylece her bir evde ortalama bu şekilde 4-5 oda mevcut olup her birinde de bugünkü anlamda bir aile kalmaktaydı. Dolayısıyla hane denildiği zaman, bu evin tamamı anlaşılmaktadır. Temettuat kayıtlan hane reisi üzerinden yapılmıştır. Dolayısıyla biz bazılarının yaptığı gibi hanelerdeki nüfusu 5 değil ortalama 10 almak zorundayız. Bazı hanelerde tek başına yaşayanlar olduğu gibi, 20’nin üzerinde kişinin yaşadığı da oluyordu.
Görüldüğü gibi Kızılcabölük o tarihlerde nüfusu 5000 civarında olan önemli bir yerleşim merkezidir.Bu nüfusuyla o zaman Tavas ovasının ilçe merkezi Kale Tavas’dan sonra en büyük yerleşim yeridir denebilir.
Mesleki yapıya gelince; tabloda da görüleceği üzere 1844’lerde Kızılcabölük’ün %50’si çulha yani dokumacılıkla meşgul olmaktadır. 119 u Kavaklı, 93 ü Yukarı ve 42 si Demirci Mahallesinde olmak üzere toplam 254 hanenin geçim kaynağı ve temel uğraş alanı dokumacılıktır. Bunun böyle olması dokumacılığın Kızılcabölük’ün en eski uğraş alanı ve geçim kaynağı olduğunun bir ifadesidir. Zira Türk toplumlarında hakim meslekler genelde babadan oğula tevarüs ede gelmiştir.Günümüz koşullarında okuyan gençlikte bu yapı bozulsa da birçok iş dalında devam etmektedir.
Not: Bu yazı Prof. Dr.İsmail YAKIT Hocamızın yazmış olduğu Arşiv Belgelerinde Kızılcabölük adlı kitabından alınmıştır.