Odaların nevilerini ve hanedarlarını tanıtmadan evvel Kızılcabölük’te geçmiş tarihimizdeki misafirlik, köy ve mahalle odaları ve bu odalara bakan, yükümlülüklerini üstlenen hanedarları tanıtma daha uygun olacaktır.
Köy ve kasabalarla diğer yerleşim bir imlerindeki gelen misafirlerin ağırlanması, konuk edilmesi, ihtiyaçlarının görülmesi amacıyla mahalle halkı ve bazı hayırseverler tarafından inşa edilmiş odalara “Köy odaları” denilmekte olup, bu odaların bakım, onarım ve ihtiyaçlarını karşılayan hayır ve hasenet sahiplerine “Hanedar” denilmektedir. Hane sahibi, mutlak hayır sahibi demektir. Kökü “Her nevi kötülüklerden sakınarak, içten gelen bir iman ve inançla, insanlık meziyetlerini takınarak “Hanedarlık” geleneğine kendi kazanç ve varlıklarından, başkalarına kullanma hakkı vermek, sırf dini ve milli düşünceler çerçevesinde Allah’ın rızasını kazanmak amacıyla, mallarını, misafirlere, kaybol muşlara, yoksullara, yetimlere yedirip içirmek ve giydirip kuşatmak suretiyle sarf etmek. en büyük amaçlardandır ve bu bir prensiptir.
Hanedarlıkta Halil İbrahim Bereketi” olduğu, bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı sayıldığı, misafirlerin barınması için döşenmiş olan odadaki tozlu, hasır ve çulun mukaddes bir değeri olduğuna inanılmıştır. Bir kusur yüzünden şikayetçi olmak, misafirlere el ve dili uzatmak, suçunu yüzüne vurmak, iyiliği başına kakmak itibari ve zenginliği ile gururlanmak, hanedarlığı ile öğünmek, güzelliği inkar etmek gibi unsurlardan sakınarak. Allah’tan korkup ondan ecir beklediklerine inanılır. Burada rehberleri, “iyiliği yap, denize at, balık bilmezse, halik bilir.” dir.
Hanedarlar ve mahalle halkı misafir odalarının temizliğine, bakımına çok dikkat ederler. Ne zaman olursa olsun dışarıdan gelen yolcu ve misafirleri konuk etmek, bunlardan gelip geçici olanlara öğün vakti gözetilmeden derhal yemeklerini yedirmek, akşamları kaç misafir gelmiş ise sayılarına göre yemek, yatak ve hayvanlarına yem, saman vermek, mümkün olduğu kadar sabahları uğurlamak, yerli yabancı ayırt edilmeksizin gece veya gündüz ziyarete ve oturmağa gelenlere kahve, çay ikram etmek başlıca vazifelerdir.
Her misafir odası yemekli ve yataklı birer han gibidir. Misafirlerin her ihtiyaçları karşılanmasına rağmen katiyetle ücret alınmaz. Hatta yemlik ve para ile alınan şeylerden de para alınmaz.Bu sebeple hanedarlara yemeyip yediren,giymeyip giydiren,iyilik sever,alicenap insanlar denilmektedir.
Köy halkının iş zamanları dışarıda toplanma, konuşma ve dertleşme yerleride aynı zamanda kahvehaneler olmadığından, misafir odalarıdır. Bekar delikanlarının oturma ve eğlenme yerleride yine aynı odalardır. Odaların ocakları gece gündüz yanar, güğümler kaynar, kahveler kavrulur, dibekler döğülür, her misafir ve ziyaretçiler için mutlaka sade kahve pişirilir, kallavi fincanlarda ikram edilir.
Şimdi bu kadarlık bir tanımdan sonra Kızılcabölük’te varlıklarını 1955’li yıllara kadar sürdüren, günümüzde söz konusu özelliklerini kaybederek, yerlerini otel, motel ve pansiyonlara bırakan köy ve mahalle odaları ile hanedarlarını tespit edebildiğimiz kadarı ile aktaralım.
01- Hacı Hüseyinler Odası (Hacısenler) – Hacı Hüseyinler sülalesi,
02- Hacı Abdurrahmanlar Odası Hacı Abdurrahmanlar ve oğulları (Tükel),
03- Tavşanlar Odası-Halil Ağa ve Tavşan Mehmet ve oğulları (Tükel)
04- Şabanlar Odası Şabanlar sülalesi, (Ekolik),
05- Hacı Osmanlar Odası – Hacı Osmanlar sülalesi, (Gönlüm- Bursalı)
06- Salihler Odası Dayıların Salih Ağa, (Dayıoğlu)
07- Dere Odası – Yaka mahallesi halkı,
08- Kavaklı Odası Hacı Fettahlar sülalesi,
09- Sağırlar Odası Sağırlar- Bölükbaşılar sülalesi, (ÖK)
10- Köseağalar Odası Doğu ve Köseoğlu aileleri,
11- Vakıflı İsmailler Odası – Öztekin ve Varlıoğlu aileleri,
12- Ümmüler Odası – Mahalle halkı,
Kızılcabölük yerleşim yeri itibariyle yolların kavşak noktasında ve Tavas Ovasının Denizli’ye bağlantı kesiminde bulunması nedeniyle sahibi bulunduğu odaların önemi bir kat daha derinleşiyordu. Bu amaçla odalardan yolcu ve misafirler gece ve gündüz eksilmemiş, yıllarca gerek mahalle halkı, gerek oda hanedarları ve gerekse odalara yakın komşular yüzyıllarca odalarda Türk adet geleneklerini devam ettirerek misafir perverliklerini sergilemişler, bir yarış içinde günümüze ek hanedarlıklarını korumuşlardır.