Araştırmalar

1. Eşraftan Ahmet Çilen Sarıkavak mevkiindeki bağında asmaları budarken, deli olarak tanıdığımız ve Tavas’ta oturan Dağbağlı Mehmet yanına geldi.

-Amca ben acıktım, senin ekmek torbanda zeytin, peynir, pekmez, yufka var. Bana bunlardan yedir dedi.

-Bende itiraz etmeden, merak ve heyecanla bu yiyeceklerden çıkarıp yufka ile yedirdim. Karnını doyurduktan sonra emniyetle dua ederek:

-Hacılara git inşallah demesinden sonra “Şu an’a (Sınır) bir tavşan gelecek onu vur” diye söylemesinden sonra aniden ortadan kayboldu. Kısa bir süre sonra dediği gibi tavşan geldi ve vurduğunu Ahmet Çilen hatıraları arasında belirtti.

2. Kızılcabölük kasabasından Deli Derviş adıyla anılan bir kişi , 1980’Ii yıllarda “Bir zaman gelecek evin ortasında ateş yanacak” , “Bir vakti gelecek odanın tavanında ışık yanacak.” , “Devri alemde bir gün gelecek Mağripten söylenip, maşrıkta dinlenecek” ifadeleri ile zamanın atideki soba, elektrik, radyo ve televizyonlarını belirtiyordu.

3. Osmanlı imparatorluğu Padişahı Sultan 2.nci Abdülhamit’in jurnallerinden korkup kaçan, kasabalı Deli Derviş’in ölümünden uzun bir süre sonra 1936 yılında kabrinin açıldığında, cesedinin kabrinde olmadığı görülmüştü.

4. Tavas Müftülüğü sebebiyle, Uzunpınar’lılar(Pınarlar ksb.) efeler, çıkan anlaşmazlıklar nedeniyle, Tavas Müftüsü Cennet Zade Tahir Efendi’yi vurmak suretiyle öldürmeyi isterler. Bu amaçla efelerin baş kızanı, müftünün Çakallar mevkiindeki bağında bulunan evine gelir. Kitap okumakla meşgul Müftü’yü pencereden uzun süre seyreden çetebaşı ve kızanları, Tahir Efendi’nin yakışıklılığına yüzünün nuruna,ilimle meşgul bulunmasına kıyıpta vuramazlar,dönüp giderler. Müftü Mehmet Fevzi Efendi (1886 -1961), her sabah namazından önce kasaba mezarlığına yağmur-çamur, yaz-kış demeden ve her gün dua etmek, ziyarette bulunmak amacıyla gider. Çok kişinin gidip ve gelişinden haberi olmadığı bu ziyaretin bir seferinde Müftü Efendi’yi Teğiz’in H. Ali takip ederek nereye gittiğini öğrenir. Başka bir günkü ziyarette birlikte gitmeyi ısrarla ister. Birlikte mezarlığın içine girince H. Ali Efendi gördükleri karşısında korkmuş olacak ki bir daha ziyaretten bahsetmemiş.

6. Müftü Cennetzade Tahir Efendi (1878.- 1922) Tavas Müftülüğü sırasında Kızılcabölük’e atı ile gelip gider, sert mizaçlı, sokakta oturanları kadın olsun erkek olsun sevmiyen, yanlış gördüğü işlerden taviz vermeyen bir şahsiyete malikti. Günlerden bir gün yine atı ile gelirken Demirci önünde oturan bir gruptan hocayı görünce kaçmışlar;kaçamayan bir kişinin yanına yaklaşarak:

-Sana selam vermeyeceğim der. Kişi bu sözün kendisine verilmiş bir ceza olduğunu anlayarak, oldukça üzülmüş.

7. Müftü Mehmet Fevzi Köseoğlu, nasihat ve sohbet sırasında:

-Ovada çiftliklerin olacağına, evde çalışan kadının olsun,

-Kitaplara özel önem vererek, mutlaka bir okuyan bulunur, kitapları atmayın,

-Kızılcabölük’te 40 kütük ile 40 top tarhana olunca kışı geçirmeye ne var? derdi.

8. Mehmet Fevzi Efendi (1886 -1961 ) Filistin cephesinde Osmanlı Ordusunun bozulması ile birliği ile birlikte esir düştü. Mısır’daki İngiliz esir kampına götürüldü. Kampta sabahları erken kal- kıp Allah’a dua ediyordu her gün. Bunu kamp komutanı İngiliz Yüzbaşı’sı birçok defalar görünce sordu:

-Her gün böyle sabah erken kalkıp, ellerini havaya kaldırıp ne yapıyorsun?

-Allah’ıma dua ediyorum. -Sen git, filan yerde Şeyh Muhammed Derdai’den ders al ve gün yoklamada bulun, dedi. Bunun üzerine 5 ciltlik bir kitap alarak Hoca’nın yanında görüşmesinden sonra derse başladı. Esaret müddeti boyunca devam eden Fetva ve Takva konusundaki bu derslerle kendisini ilimde daha iyi yetiştirdi, Esaret dönüşünde bindiği İngiliz vapurunda ve Hayva limanında bu kitaplarını çaldırmasına çok üzüldü, ağladı. Kızılcabölük’e dönüşünde bu kitapların aynısı Çilen Ahmet tarafından İstanbul’dan temin edildi.

9. Mehmet Fevzi Köseoğlu, hoca efendi: Geceleri sadece 3 saat uyur, diğer vakitlerini kabir ziyareti ve ilimle uğraşarak geçirirdi. Mezarlığa her gün istisnasız yaptığı ziyaretten ailesinin bile haberi olmazdı. Çocuklarının çalışarak kazandığı kazanca, el sürmezdi. Kabir ziyaretine vardığında, kabirlerin ayağa kalktıkları söylenirdi.

10.1939 yılı öncesinde Kızılcabölük sokakları gaz lambaları, sonraları ise lüks lambaları ile aydınlatıldı. Belediyenin görevli memuru elindeki bidondan ölçüsüne göre, sokak başlarında asılı bulunan lambalara gazyağını doldurur ve sıra ile yakarak giderdi. Gaz yağı deposunda tükenen lambalar kendiliğinden sönerdi.

11. 1941 yılında Kızılcabölük sokaklarında lüks lambaları yakılarak aydınlatıldığı için her taraf pırıl pırıl idi. Bu sebeple Muğla yönünden gelen bir uçak bu aydınlığı görünce şehir merkezi zannıyla Kızılcabölük’ün Vakıf köyü çıkışına 5-6 bomba ile bombalamıştı.   Herhangi bir zayiatın olmadığı bu olayda bazı bağ harımları yanmıştı.

12. Libya’nın Osmanlı imparatorluğu hudutları içinde bulunduğu dönemde Trablusgarp’ta zuhur eden isyanın bastırılması için Kızılcabölük efelerinden, Küçük Halil Efe, Ateşyakanların Vahit Efe, Sümenlerin Hacı Ahmet ve kardeşi ile bazı efelerin bulunduğu bir grup Ahmet Dayıoğlu Eşk.lığında Trablusgarp’a görevli gönderilmiş, Padişah tarafından gönderilen bu efeler isyanın bastırılmasından sonra 7 sene kadar orada görevli kalmışlardır.

13. İtalyanların Traplusgarp’ı işgal etmeleri üzerine, savaşmak üzere, Libya’ya gitmek üzere Kızılcabölük kasabasından Hacı Ali Efendi ile Müftü Cennet Zade Tahir Efendi Bşk.lığında bir molla ve efelerden teşekkül ettirilen bir gurubun Tavas Askerlik Şubesine başvurdukları fakat buna izin verilmediği ifade edilmiştir.

14. Trablusgarp’ta meydana gelen isyanın bastırılmasında Padişah tarafından görevlendirilen Ahmet Dayıoğlu ve arkadaşları, isyanın sona ermesinden sonra uzunca bir süre geçmesine rağmen memleketlerine dönüş izni verilmediğinden, daha önceden tanıdıkları bir şeyhe ziyarete gittiklerinde:

-Ne zaman bizim çilemiz dolacak diye sorarlarmış, O da:

-Bekleyin, sırası gelir, dermiş. Nihayet Padişahın izinle ilgili fermanı emir buyurulunca, Şeyhe dönüş için ziyarete gittiklerinde:

-Kızılcabölük’e vardığınızda mezarlıktaki (Kaldırılan eski çarşı meydanındaki mezarlık) üst başında ve musalla taşının önündeki mezarı ziyaret edin, dediği söylenen rivayetler arasındadır.

15. Türkiye sınırları içinde türünde en yaşlı ağacının Kızılcabölük kasabasının Sırat mevkiinde, Tavas-Karacasu yolu üzerindeki Kızılcabölük kavşağında bulunduğu beyan edilmektedir.

16. Kızılcabölük’te buzdolaplarının bulunmadığı 1960 öncesinde etler 24 saati geçmemek üzere kıyma yapılarak kavrularak, kurbanlarda ise bacaların içlerine asılarak, bağlarda su kuyularına sarkıtılarak saklanırdı. Yoğurt keselenerek, suyu akıtılmak-süzülmek suretiyle, sulu yemekler, geniş bir kaba su doldurulup içine      yemek tenceresi oturtularak veya tencere üzerine bir elek kapak yerine kapatılarak, kurban yağları tülbentlerde veya eritilerek kalkan yapılarak saklanır.

17. 1950 yılı öncesinde evlerde eğlence-muhabbet olsun amacı ile hayat kadınları oynatılırdı. Gençler arasındaki bu eğlenceler bazı rekabet yüzünden diğer gençlik gruplarınca ev basılmak sure- tiyle, kadınların götürülmesi istenilence iki grup arasında çatışma meydana gelirdi. Kocabıçak ve Pala’ların kullanıldığı bu çatışmalarda bıçak ve palanın tersi ile döğüşülürdü.

18. Kızılcabölük’teki eski bir adet: Askere gidecek gencin evinde, askere gitmezden   3-5 gün önce yufka yapılır. Bu sırada iki yufka,bükülerek tavana asılır. Genç askerliğini bitirip gelinceye kadar yufka tavanda asılı kalır.Ancak asker dönüşü tavandan indirilen.Yufkalar, gencin nasibinin ekmekte olduğu inancı ile gelip nasibini yesin diye saklanır.

19. Denizli’nin Aydın’a bağlı olduğu 1880 öncesinde, yani 184011 yıllarda Osmanlı Padişahına karşı suç işlediği ifade edilen Aydın Valisi, gizlenmek amacıy!a, Kızılcabölük köyüne gelerek Demirci Mah.de Köse Mehmet Ağa’nın odasına misafir olarak gelip, burada haftalarca kaldı. Günün birisinde tellallar çağrılarak Aydın Valisi’nin suçunun af edildiğini bu sebeple gelip makamına oturmasi ilan edilir. Vali kim ve ne için Kızılcabölük’te bulunduğunu söylemeden Köse Mehmet Ağa’dan izin isteyerek ayrılır. Görevine başlayınca da memnuniyetten dolayı askerlere emir vererek Kızılcabölüklü Köse Mehmet Ağa’nın nazik bir şekilde huzuruna getirilmesini ister. Askerler gelip Köse Mehmet Ağa’yı oldukça kibar bir şekilde Aydın Valisi’nin huzuruna çıkarırlar. Vali: -Beni tanıdın mı?

-Tanıdım efendim, tanımaz olurmuyum?

-Benden ne dileğin varsa söyle,

-Benim halim vaktim yerinde biliyorsun, bir dileğim yok,

-Meleketin içinde mi yok?

-Var Vakıf Köyü Kızılcabölük’e yarım saat ötede. Perşembe günleri Pazar orada kuruluyor. Bu pazarı bizim köye getirmenin imkanı var mı?

-Derhal, Pazar sizin köyde kurulacak, demesi üzerine pazar Kızılcabölük’te kurulmaya başladı. Bunun üzerine Kızılcabölük halkı birleşerek imece usulü ile bir lonca yaptılar. Loncayı bir müddet sonra Pazarın ellerinden gittiği nedeniyle Vakıf Köyü halkı kızarak yaktılar. Bunun üzerine halk uzun bir süre loncayı yeniden yapmadılar. Çareyi ileri gelenler Tavaslıoğlu’na bildirmekte buldular. Kızılcabölük -Denizli yoluna taş yığmak suretiyle Tavaslıoğlu kahve içmek için Denizli’ye giderken mutlaka uğradığı Kızılcabölük’e geldiğinde ayrıca çarşı meydanında taş yığınları ile karşılaştı.

-Bu nedir, bu taş yığınları da ne oluyor?, Halk:

-Efendim, loncamızı yaktılar, mali durumumuzda müsait 0lmadığı için yenisini yapamadık, dediler, Ağa Tavaslıoğlu;

-Yapın loncayı, masrafı benden alın dedi ve ekledi; -Vakıflılara haber gönderin, eğer bu lonca bir daha yanarsa, Vakıf Köyünü dağıtırım. işte o tarihten sonra lonca yanmadı ve Uzun yıllar Kızılcabölük’e hizmet etti.

20. ikinci Dünya harbinin devam ettiği sıralarda bir İngiltere uçağının Kızılcabölük’ün Eşme deresi mevkiine rivayete göre bombalaması veya bomba yükünün boşaltılması için bıraktığı bombalardan patlamayan birisi Dayıların Kara Hamza adıyla maruf Hamza Dayıoğlu tarafından Eşeğe yüklenerek kasabaya getirilmişti. Daha sonra bu bomba Çıralı’ların Taşçı Süleyman Çıralı tarafından sökülerek içindeki Trotili taş delme ve parçalamak amacıyla , kullanılmıştı.

21. Kızılcabölük Pazar yerinde 1. şeklinde bulunan ve kasaba halkınca, Tavasoğulları ağasının maddi desteği ile yapılan koca kavağın karşısındaki locanın içinde Bakkaliye, Manifatura, Ayakkabıcılar, hırdavatçılar, ayrıca meyve sebzeciler yayınırlardı. Bu lonca Hakkı Uslu’nun Belediye Başkanlığı döneminde, Belediye Hizmet binası inşaatı ve meydan tanzimi sebebiyle yanında bulunan evlerle birlikte 1953-1954 yıllarında yıktırıldı.

Not: Araş. Yazar ŞÜKRÜ TEKİN KAPTAN